“SANATI DEĞERİ HAKİKAT’TEN YÜKSEKTİR”[1] Metafizikten vazgeçen Nietzsche kültür ve uygarlık sorununu felsefesinin merkezine alıyordu. Üstinsan önce bir filozof ve bir sanatçıdır, yani bir yıkıcı ve bir yaratıcı… Nietzsche’yi tümüyle bir filozof olarak ve sözcüğün tam anlamıyla bir sanatçı olarak görmek olacak şey gibi görünmüyor. Gerçekte, bu tür insanların tanımlamalarında farklı oldukları söylenir genellikle. Filozofta gerçek olan(reel) ve sanatçıda imgesel olan ağır basar. Filozof, hakikati içinde dünyayı betimlemekle yetinirken, sanatçı doğaya Continue reading
Yearly Archives: 2006
Vaad
VAAD
Sonsuz gün batımları oluştur
Sızının o bitimsiz aksinde vadi ve çöl
Büyütüp bir yaranın çoğul otunu
Derinliğinden tenine
Bürün mevsimsizliğine acının
Ve katlarına ererek çığlıksız
Ayırdına gecikmiş bir ulak gibi
Yaşamakla son bulmayan vaadini duy
(Aralık dergisinin 17. sayısında (2004 haziran-temmuz-ağustos) yayımlanmıştır. )
Cins Divan
Cins Divan
uvertür
içimden geçen ırmak nerede duruyor nerede
hızlanıyor görmeyi
isterdim kaynayınca kan olmuyor ki
beyazlar kefen rolüne çıkmış aktör manasıyla
kalmak yapayalnız dağdan da öte bir sahipsizlik
durağı
inmek şimdi otobüsten
akabinde yüzü asfalta sürtmek Continue reading
Tutulan Yaz Tutunamaz
Bir şiiri, yazan-özne olarak, şair deneyiminden ayrıdüşünmek imkânsız ise de “deneyim” kavramından anlaşılması gerekeninin ne/nelerolabileceği konusundan şiirlerdeki bulunuş/kullanılış biçimlerine değin olasıdurumlar göz önüne alındığında meydana gelebilecek belirsizlikler bu kanıyamuhalefet edebilmektedir. Deneyimi Irwin Edman’ın ifadesi ile “zihnin uyarılışıve davranışı” olarak tabii bir itki düzleminde düşünmek, kimi şiirlerde şu ya dabu yöntemle değil ise psikoanalitik bir yöntemle olsun teşhisini Continue reading
Şiir ve Diyalektik Materyalizm ve İnanç
Şiir ve Diyalektik Materyalizm ve İnanç Diyalektik materyalizmin şiirle anlaşamayacağını düşündüm. Çünkü materyalizm, idealizm felsefesiyle taban tabana zıttır. Bu felsefeyle anlatmak istediğim şey: “inanç”, salt dini inanç değil ama. Şiiri kuran, onu yaşatan yegane mesele olan inanç. Şiir, kırda açılan bir çiçek ve insanların merhamet duygusu arasında ilgi kurar.* Şiir, cins bir saksı çiçeğinin ancak mutlu ve huzurlu bir aile ortamında gönlünce açıp, tomurcuk verebileceğine inanmaktır. Diyalektik materyalizm bu duruma uzaktan bakar. Hatta görmez. Açıklayamadığı için yoksayar. Şiir; inancın, duygunun, metafizik dalga boylarıyla ilişki halindedir. İnanan insan görmediği şeyleri hissederek ve yüce bir duygunun yamaçlarında dolaşarak yaşar. – Şiir nerede durur? Durmaz. – Şiir, maddenin madeni haline seslenmez. – Materyalizm ‘şairane’ yi anlayamaz. – Şiir, bulutun tarlaya duyduğu sempatiyle açıklar yağmuru. Şiir böyle bir şeydir. İdealist ve hassas. – Diyalektik nerede durur? Diyalektik meteorolojidir. * “Gelincikler, papatyalar açtıysa, senin sevgine, merhametine güvenip de açtı” (Servet Gürbüz)
(Aralık dergisinin 17. sayısında (2004 haziran-temmuz-ağustos) yayımlanmıştır. )
Özel ve Yalnızlık
Mahmut Aydın
Hayata dair ayıklığı arttıkça keyfi kaçan bir insanı anlatabilmek ya da ona dair bir yazı üzerinde çalışmak elbette ki zor bir iş. ÖZEL’in, “Henry Sen Neden Buradasın” isimli kitabının, “mazeret beyanı yerine geçsin diye önsöz” isimli başlığı üzerine birkaç söz söylemek/karalamak gerek diye düşünüyorum. Kitabın tümü üzerine söz söylemek daha geniş kapsamlı bir yazıyı gerektiriyor. Kendini üst bir konuma, ‘karşı bir cepheye yerleştiren’ ÖZEL, o karşı cepheden Türkiye’ye bakışını kendine özgü üslubuyla bize aktarıyor. Türkiye’ye bakarken kendisiyle ilgili bilgiler veren ÖZEL, Cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne özün de özü olabilecek bir fotoğraf çekiyor. Continue reading
Kaplan Hocanın Çeşmeleri
Her şeyin tüketim miktarı ve tutarı mukabilinde mübadeleyi geçerli kıldığı günler… Hiç birisi değil; maliyet hesapları, diğer kalemler ve kar. Satın alınılarak sahip olunan mal ve hizmetlerin mantığı ile biçimlendirilen toplumsal hayat -Demek ki çeşmelerden konuşmak kolay olsa da meramımız güç anlaşılacak. Çünkü çeşmeler, kaynağı kuruduğunda veya en basitinden suyu kesildiğinde hayatın dışına itilmişliğin içler acısı Continue reading
İhsan Deniz’in ‘Yaz Tutulması’ Şiiri Üzerine
Bir Şiir İçin Yer Altı Notları: Bir şiiri tüm katmanlarıyla aradaki zaman-mekan-özne bağıntısını yoksayarak metni mutlak nesneleştirerek ikinci elden çözümleme girişiminin, doğrultucu, seçik, akla yatkın, yanlarının olduğunu düşünmek güç. İzleyebildiğimiz kadarıyla şiiri sahici,mutlak bir temelde ihdas ve ihsas etme yetkinliğini gözle görülür bir tarzda dışsallaştıran İhsan Deniz’in Bozgu Siperi adlı kitabının kapsamında anılan Yaz Tutulması adlı şiirini değerlendirme çabasını gösterirken de aynı sorunu hissedip hissettirmek kaçınalmaz olarak vuzuha çıkıyor. Üç bölümlük yaz tutulması "uzun yaralı bir yaz geçti aramızdan ,ağır , kocaman , dipten ve yüklü geldi" dizesiyle Continue reading
Televizyon İnsana Düşman
Televizyon İnsana Düşman:Televizyon diğer kitle iletişim araçlarına mikyasla tüketim kültürünü empoze eden vasıtaların en yaygını.Arızi, kullanıldığı alanlarda değerler örgüsünü yoksayan, bozan, dönüştüren, değiştiren, hatta yeniden oluşturan bir yapısı var.Görüntü ve ses özelliğiyle bilgi kaynaklı bir donanım olması, yaratılmışlar arasında yalnızca insanı merkeze almasıyla da açıklanabilir.İnsani özün zihin aracılığıyla gündelik yaşamda kılıktan kılığa girebilmesinin remizi,bir çeşit yanılsama. Tekniğin getirdiği, çağrıştırdığı imkan ve olasılıkların sahte bir sahiplik Continue reading
Sühan’sın Didedem
Nilgün Karlı
SÜHAN’SIN DİDEDEM(*) Hepsi şair midirler? Değildirler herhalde. Yazarların birkısmını tanımıyorum da. Sühan adını elbette duydum fakat ilk kez bir sayısıylakarşılaştım. Renk ve biçimce iddiasız fakat sıcak, sevecen duruyor. İçerik herzaman olageldiği gibi tartışılabilir elbette.Bu sayıda şiir üzerine yazmış tüm yazarlar. Dergide şiirin kendisi yok. Oysaşiiri en güzel yine şiir anlatır derler, dikkate almamışlar ama sebebi başyazıdabelirtilmekte: Dergilerde en çok yayımlanan şiir oluyormuş, Sühan ekibi şiirsizde dergi çıkarılabileceğini göstermek istemişmiş. İyi de yayın hayatını sürdürendergilere bakılmalı şu halde, şairler çoğunlukta mı diye. Çoğunlukta ise bundanşikayete kimin hakkı Continue reading